Arekmond Xyr
Hayata geçmişime dair sisli bir öyküyle başladım. Annemi ve babamı hiç tanımadım; iddialara göre beni, iblisler tarafından öldürülmüş annem ve babamın yanında, kanların içinde ağlarken bulmuslar. Beni bulan tieflinglerle ordan oraya sefil bir hayat sürerek dolaştım, Elturel’in arka sokaklarında zor sartlarda büyüdüm. Belli bir yasa geldiğimde beni büyüten tieflinglerde kendi ayaklarımın üstünde durabileceğimden, onlara daha fazla yük olduğumu düşündükleri için terk etti.
Bu belirsiz geçmisim, çocukluk ve gençlik yıllarımda zorlu bir döneme neden oldu. Sehirde insanlar arasına karışmaya çalıstıgım zaman, farklı oldugumu düsündükleri için beni dısladılar ve zorbalıga maruz bıraktılar. Sokaklarda hep birilerinden kaçarak yasadım.
Kaçısım, sokaklarda hırsızlık yaparak hayatta kalmayı ögrenmemi sagladı. Benim gibi hırsızlıkta basarılı olamayanlarla çaldıgım ekmeğimi paylasarak dayanısma içinde büyüdüm. 18 yaşında bir hırsızlık sırasında yakalanmam, hayatımın yönünü degistirdi. Rütbeli asker Kordef Hazrif tarafından askere alınmam veya hapse gitmem arasında bir seçim yapmam gerekti. Askerlik, dogru ile yanlısı ögretti ve Kordef’in rehberligiyle sokaklarda edindiğim becerileri gelistirerek basarılı bir gözcü eri oldum.
Baba gibi gördüğüm Kordef ‘in iblisler tarafından öldürülmesi, beni ikinci kez öksüz bıraktı ve içimde iblislere karşı nefreti alevlendirdi. Her bir iblisi cehenneme geri gönderme yeminini ettim. 30 yaşında askerlik görevimi bıraktıgımda, Elturel’e dönüp geçmisimle yüzlesmeye karar verdim.
Safir hisarın maceracılar aradığını duydum ve yeminimi ederek safir hisar maceracılarına katıldım.
İsimsiz KATANA
Arekmond, Elturel’in kalabalık pazar yerinde dolaşırken, gözü bir satıcı tezgahında duran eski bir katanaya ilişti. Kılıç, diğerlerinden farklıydı; derin bir tarih ve gizem barındırıyordu sanki. Arekmond daha önce böyle bir silah görmemişti.
Satıcı, kılıcın bir katana olduğunu ve uzun bir süredir elinde olduğunu söyledi. Arekmond, katanayı eline aldığında, bir an içini garip bir his kapladı, sanki bu kılıçla bir zamanlar tanışmış gibi hissetti ve kılıçla bir bağ kurdu.
Arekmond, “Bu kılıç için ne kadar istiyorsun?” diye sordu.
Satıcı, “100 Altın efendim,” cevabını verdi.
Arekmond, “Bu kadar eski bir kılıç için 100 altın mı? Ciddi olamazsın,” dedi.
Satıcı, “Elimizde daha ucuz farklı modeller var efendim, o elimde olan kalan nadir kılıçlardan biri!” diyerek savundu.
Arekmond, cebine baktığında son görev ödülü ile birlikte 143 altını olduğunu gördü. “Böyle bir kılıç için 100 altın vermeye değer mi?” diye düşündü ama kullanmayı çok iyi bilmese de bu kılıç eline tam oturuyor, sanki bunca zamandır onun gelmesini bekliyordu.
Sonunda, “Peki, öyle olsun al bakalım 100 altının..” dedi.
Satıcı, “Sağolun efendim, güzel maceralarınız olsun. Eminim memnun kalacaksınızdır.” diyerek 100 altını aldı.
Arekmond asker olduğu dönemlerde birçok kılıç kullanmıştı ama böylesini daha önce eline bile almamıştı. Kılıç eline oturuyor olsa da pratiğe ihtiyacı vardı. Pratik yaparak zamanla kılıcı daha iyi hissetmeye adeta bir uzvu gibi kullanmaya başladı, eski görünmesine rağmen kılıcın keskinliği inanılmazdı. Kılıçla pratik yaparken, zamanla onunla daha fazla uyum sağladı. Her hareketinde, kılıcın geçmişinden gelen bir yaşanmışlık olduğunu hissetti. Kılıç, sadece bir silah değil, aynı zamanda bir yol gösterici gibi davranıyordu ona.
Arekmond, her hareketinde kılıcın ona bir şeyler öğrettiğini hissediyordu. Onunla birlikte zaman geçirdikçe, kılıcın sadece bir silah olmadığını, aynı zamanda bir yol arkadaşı ve rehber olduğunu fark etti. Geceleri ateşin başında otururken, kılıcın varlığıyla derin düşüncelere daldı. Kim bilir kaç savaş görmüştü bu kılıç, kim bilir kimlere maceralarında yoldaşlık etmişti.
Arekmond, kılıcıyla birlikte meditasyon yapmaya başladı. Her gün, sessizce bir köşeye çekilir ve kılıcıyla baş başa kalırdı. Kılıcın parlak yüzeyine odaklanarak derin nefesler alır, zihniyle kılıcın enerjisi arasında bir bağ kurmaya çalışırdı.
Zamanla, meditasyon bir ritüel haline geldi. Kılıcın varlığıyla uyum içinde olduğu bu anlarda, geçmişin izlerini ve kılıcın gizemli tarihini daha derinden hissediyordu. Meditasyon sırasında, kılıcın her çizgisi, her çentik, geçmişteki maceraların ve savaşların bir yansıması gibi görünüyordu.
Kılıcın varlığı, içsel dünyasında derin bir dönüşüm başlattı. Meditasyon ona sadece fiziksel olarak değil, ruhsal olarak da bir güç ve bilgelik kazandırıyor gibi hissediyordu. Kılıcın öğrettikleri, sadece savaş sanatlarıyla ilgili değil, aynı zamanda yaşamın içsel yolculuğuyla ilgiliydi.
Bu kılıç ona uzun zaman önce kaybettiği huzuru veriyordu.