Sabaha karşı yine ben, beynim ve Klavyem

Sharing is caring!

Gülümseyerek uyandım yine,
alıştım artık beni yerli yersiz uykularımdan uyandıran şeytanlarıma.
Kendimi geliştiriyorum sanırım, yakında onları da Tuallerime çizme planlarım var. Çizimlerim daha iyiye gidiyor diyorlar ve olumlu yorumlar alıyorum ama kendimi yeterli görmüyorum.

Almanya’da Playstation destek hattı için Türkçe ve İngilizce bilen eleman arıyorlarmış dedi kardeşim, ol aşını gel Berlin’e ikinci bir şans ver diyor.
Her şeyi bırakıp tekrar kaçmak artık mantıklı gelmiyor olsa da kardeşimin yanında olma isteğim ufaktan ağır basıyor. Tabi işsiz olmam, K.K.T.C’de küçük odam ve boş evim dışında kendimi hiçbir yere ait hissetmeme hissiyatı da bunun tuzu biberi.

Kırılmış umutlarımı halının altına süpürmüştüm, yeni umutlar yaratmaya çalıştıkça daha da fazlası kırılıyor ve küçük küçük ekleniyor halımın altına, sanırım halıyla beraber hepsini yatağın altına atsam daha mantıklı olacak.

Mağusada olanlardan sonraki travmamı halen atlatamadım, kadınları arzulamakta zorlanıyorum, Demiseksuel olduğumu hissederken şimdi tamamen Aseksüel’e döndüm sanırım, birinin beni bu çukurdan çıkarma olasılığının da dünyaya meteor çarpmasıyla aynı yüzdeliğe sahip olduğunu düşünüyorum.

8 Milyar nüfuslu dünyada 1200 e yakın facebook arkadaşı olan bir bireyim ve instagramda 735 takipciden bu güne kadar maximum 130 like alabildim. Bu şu demek, ailem dışında kimsenin çok da umurunda olan bir birey değilim. Bu benim ne kadar umurumda peki ? (düşünen emoji) sanırım takipci ve like sayım arasındaki yüzdelik oranı kadar umrumda.

Issız bir denizde boğulan bir balıktım, artık balık değilim, her yeri yosun bağlamış, yelken direği kırık eski bir gemiye dönüştüm. Ayni ıssız denizde çapası bile olmayan bir gemi olarak sağ salim sığınabilecek bir liman arıyorum. Uğradığım limanlarda demir atmaya yaklaşan başka gemiler gördüğüm gibi direksiyonumu başka yöne kırıyorum, duygusal savaşlardan kaçıyorum artık, es geçtiğim boş limanlar da oldu benim için fazla iyiydiler diye.

Kendimi yalnızlığa hapsetmek istemiyorum ama kibirim yüzünden beni anlayan hayatımı paylaşabileceğim insan sayısının günden güne azaldığını hissediyorum.

Bana önerilen film 2018 yapımı “The Laws of Thermodynamics” filmini izledim. Termodinamik ve fizik yasalarını günümüz duygusal ilişkilerine oturtmaya çalışan güzel bir bakış açısı yakalamış ilginç bir film. Beğendim, sana da tavsiye ederim sevgili okurum.

Bu sabaha karşı da gene çok güzel boş yaptık, Blog mu Günlük mü belli değil, sanırım websitemin adını Lanetbirblog.com olarak değiştirmeliyim. Eski beni daha çok yansıtırdı bu isim. Neyse.. Kalkıp seramik kursuna gitmek için 4 saatim var. En azından bu süreyi uyuyarak geçirebilirim belki, yada bir bakmışsın yine Netflix de boş diziler peşindeymişim. Tamam tamam uzatmıyorum başka. Şimdilik hepsi bu.

Sharing is caring!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir