Kara Sayfalar
Bir kitabım olsun istedim, Kalemimin neler yapabileceğini merak ederek başladım yazmaya ve gördüm ki,
yazdığım kitabımda sayfalar ben yazdıkça kararmaya, insanı bunaltmaya, kararan kalbim gibi solmaya başladı.
Bu kitabı yazdığım ve dünyaya karanlığımı yansıttığım için herkesten özür dilerim.
Soğuk bir gecenin karanlığındaydım, her zaman olduğum gibi yalnızdım. Filmlerde duyardım hep insanların hayali arkadaşları olduğunu ve kıskanırdım. Benim bir hayali arkadaşım bile yoktu, sadece benliğimle kalmış ben vardım.
Çocukluğumda haykırırdım içimden “Allah’ım beni duyuyorsan lütfen yalvarırım bana yalnız olmadığımı göster” diye.
Cevap her zaman aynıydı, derin karanlık bir sessizlik. Korktuğumda yardım isterdim ondan ve o derin karanlık sessizlikle yüzleşirdim hep.
Tamamen yalnız olduğum gerçeği…
Hal bu ki, Ailem hayattaydı. Mutlu olmam için ellerinde gelen her şeyi yapıyorlardı ama içimdeki yapayalnızlık duygusundan kurtulamıyordum. ilk başlarda Korkardım yağmurlu şimşekli korku filmlerini aratmayan elektriklerin kesildiği o kapkara gecelerden, ta ki o korkumla yüzleşip ne kadar yalnız olursam olayım hiçbir karanlığın beni incitemeyeceğinden emin olduğum o geceye kadar. Bu sadece başlangıçtı… Karanlık artık dışarda değil, içimdeydi.
O gece kaybettim ben içimdeki ışığı, o gece kalbimdeki son ışık da söndü. Ben o gece öldüm, fiziki değil belki ama içimdeki o çocuk o gece öldü.
Araştırmaya başladım, Karanlığı, şeytanları, büyüleri, ölüleri, ölümleri ve bir çocuğun görmemesi gereken en kötü şeyleri.
Bazı izler vardır zamanla iyileşir, benim ruhumda oluşan izler asla iyileşmedi, içimdeki karanlık gün geçtikçe büyüdü ve gün geçtikçe beni yutmaya başladı. Bu içimde büyüyen karanlığı tanımaya alışmaya başladım zamanla ama hiçbir zaman verdiği acıyı dindiremedim.
Dindirebileceğimi de düşünmüyorum.