Tigolium Atlas Maceraları 1. Bölüm

Sharing is caring!

Resimdeki Karakterler
Sol üstden Sağa : Cloud , Vigil , Sareth
Sol altdan Sağa : Brolgrin, Lucen, Durin

Bu Hikaye Gri Kuvvet için ilk görevimize çıktığımız yoldaşlarımdan biri olan Vigil’in anlatımıdır.

Yartar Şehri’nin kuzeyinde bulunan Redcliff kasabasının Yöneticisi Sör Edmund Braveflame, Lordlar İttifakı’nın yardımını istemiştir. Kasabanın soylu ailelerinden olan Ironvale Hanesi’nin konağı bir süredir terk edilmiş durumdadır. Aile reisi Edric Ironvale hakkında uzun zamandır dile getirilen dedikodular yüzünden, kasaba çevresindeki insanlar bu konağı araştırma konusunda isteksizdir. Kendisinin tuhaf davranışları, bölgede büyücülük veya cadılık gibi ithamlarla anılmasına sebep olmuştur. Ailenin akıbetinin ve yavaş yavaş karanlık bir hâl alan konağın araştırılması işini Gri Kuvvet üstlenmiştir. Bölgede bulunan Gri Kuvvet’e bağlı ekibimize bu görevi tamamlamaları emredilmiştir.

İki cüce dostumuz Durin, Brolgrin; bir önceki görevde ölmüş ama borçlu olarak diriltilmiş Cloud ve aramıza katılan iki yeni Tiefling, Lucen ve Sareth ile lordun malikanesinde buluştuk. Bir süre sohbet etmemizin ardından altımızı lordun odasına çağırdılar. Kendisi 50 yaşlarını aşmış, göğsünde tanrı Torm’un sembolünü taşıyan, tıraşlı ve favorili bir adamdı.
Gideceğimiz malikaneden bir süredir evden kimse çıkmadığını söyledi. Köylüler ise etrafında sislerin ve gölgelerin dans ettiğini belirtmiş. Bahçıvan birkaç hafta önce kaybolmuş ve hanenin aramasına rağmen onu bulamamışlar. Kırık Fıçı Tavernası’ndan bazı bilgiler alabileceğimizi öğrendik.

Kasabaya gidince hana uğradık ve şu bilgileri soruşturarak öğrendik:

“Şu Lord Edric’te, paramızı ödemeden ortadan kayboldu; madenlerini işletecek bir aile üyesi kalmadı.”

“Ironvale’lerin kayıp bahçıvanının bir akrabası, geçen o korkunç malikaneyi araştırmaya gitti. Zavallı oğlanın dili tutulmuş. Ailesi, onu başka kasabadaki tanıdıkları bir koca karıya götürüyormuş.”

“Küçük Lord Gideon’un dadısı Daisy, çocuğun son zamanlarda kendi kendine konuştuğundan bahsediyordu. Yaptığı tüm yaramazlıklardan sözde hayali arkadaşını sorumlu tutuyormuş.”

“Bahçedeki bitkiler… Onlar hâlâ yaşıyor ama olması gerektiği gibi değil. İki gece önce bahçeye giren biri, soluk çiçeklerin fısıldaştığını duymuş. Yemin ediyorum.”

“Edric lord olalı beri adamın ruhu bedeninde değil gibi. Toplantılarda gözlerini bir noktaya dikip dakikalarca kıpırdamıyor. Geçen sefer konuşurken kaşı bile oynamadı, tıpkı kukla gibi.”

“Malikanenin eski hizmetçisi bana demişti ki Lord Edric, kitaplardan birini öyle çok severmiş ki her gece onunla uzun uzun konuşurmuş.”

“Lord Edric kaybolmadan önce bizim maden şefine kendi seçtiği kazı alanını zorla onaylatmış. Şef itiraz etmiş ama çocuk öyle bir bastırmış ki herif ağzını açamamış. Kazmalar toprağa vurduktan kısa bir süre sonra bir maden damarı keşfetmişler! Bu gerçekten çok büyük bir şans.”

Yemek alışverişi yapmaları için cüceleri gönderince, yanımdaki Tiefling Lucen ile konuştum. Belli ki kendisi inançlı bir Tyr takipçisiymiş. İdealleri, hasarsız parlak zırhına ters düşüyor gibiydi. Sanırım ilk mücadelesi olacak ama anlayacaktır. Yaşayanların gerçek yüzü, hayat mücadelesi sırasında ortaya çıkar.
Ona içeride karşıma çıkmamasını söyledim; ancak kendisi de Tyr’ın emirlerinde ona karşı çıkmamam için beni uyardı.

Hep beraber hazırlanıp, perili gözüken korkunç malikaneye doğru ilerledik. Habis malikaneye girince, aile portresinin duvara yapılmış ağaç çiziminin dallarına asılmış olduğunu gördük. Duvardaki portrelerin hepsinin çerçevesi kırılmış ve resmi deforme olmuş durumdaydı. Ters çevrilmiş portreyi görmek adına onu düz çevirdim ve resimde, ateşler içinde kızıl kan akıtan gözlere sahip, karanlık tüylere sahip bir figür gördüm. Bu resim kaybolmadan önce içimde büyük bir ürperti hissettim. Bu aile ağacında sadece baba figürünün resminde böyle bir şey olması bizi babadan şüphelendirdi.
Bir sonraki hamlemizi tartışırken mutfak gibi olan odadan bir zil sesi geldi ve içeri girdik. İçeride, zilin üstünde durduğu hazır bir satranç tahtası vardı ve Durin ile Lucen karşı karşıya geçip oynamaya başladı.
Cüce zili alıp giderken biz, Lucen ile bir el satranç oynadık. Beni mağlup etti ve diğerleri bizsiz ölmesin diye masadan kalkıp devam ettik. Yukarıda bahsi geçen kız çocuğunu bulduk ve kurtardık. Ayrıca onun söylediği canavar oyuncak ayısını da bulduk. Ayı, Abyss çukurlarından gelmiş Yeenoghu’nun bir yaratığına benziyordu. Onu durdurduk ve araştırmaya devam ettik.

Yan odadan gelen su seslerini araştırmaya gittim ve içeride, kan küvetinde yıkanan lordun karısını gördüm. Kadının eti kaynar kanda erimeye başladı ve bir pençenin onu içeri çekmesiyle geriye sadece kemikleri kaldı. Bu vahşi görüntü, aklımı kaybetmeme ve Tanien Shizarun’un bize yaptığı o korkunç işkencelerde sonumun nasıl olması gerektiğini hatırlattı. Odadan canhıraş çıktım ve korku dolu şekilde kendimi geriye attım.
Yaratığın üstüne kapı kapatılsa da, delik gibi küçük bir yerden geçip aynı jöle kıvamında bir hâle geldi. Evin içerisinde devam ettik, zombilerle de karşılaştık; bahçıvan zombilerle. Odaları biraz daha dolaşınca baş kahyaya ait bir not bulduk.

“Efendi zor günler geçiriyor. Kayıplarını unutmak için kendini kütüphanesindeki kitaplara gömdü. Daha bugün Derinsu’dan iki düzine kitap siparişi verdi.”

“Efendiye gelen kargo önceden açılmış gibiydi. İçindeki kitapları saydım ve siparişten bir fazlasını göndermişler. Hangisi olduğunu bilmiyordum; büyük ihtimalle bir hata olmalı. Efendi anlar diye kargoyu direkt odasına bıraktım.”

“Efendi kesinlikle babasından ve abisinden çok daha iyi iş çıkartıyor. Oysa ki kendisinin bu işler hakkında hiçbir eğitimi yok. Maden şeflerini zorla kendi fikrine ikna ettirip büyük bir maden yatağı keşfetmelerini sağladı.”

Kanla deforme olmuş sayfaların arasında:

“Efendi değişti, çok değişti. Sürekli kendi etrafında düşmanlar arıyor ve olur olmadık yerde çalışanlarını sorguluyor.”

“Efendi, Rosilind Hanım’ın mektuplarını ofiste saklamamı istiyor. Ondan şüpheleniyormuş. Hepsini kitli çekmecede tutuyorum.”

“Efendi tüm odaların perdelerinin kapalı tutulmasını emrediyor. Kapıların da uzun süre açık kalmamasını istiyor. Kütüphanesinin yedek anahtarını da bana emanet etti. Onu ofisteki kasada tutuyorum.”

“Dün gece efendinin kütüphanesinden korkunç bir ses tonunda keçi sesleri geliyordu. Ona bir şey olduğunu düşünerek kapısını açmaya çalıştım. Kilitli olmamasına rağmen sanki güçlü bir el tarafından tutuluyor gibiydi. Kapıyı zorladıkça, kapının gövdesinde kırmızı rünler oluşmaya başladı.”

Son sayfalarda iyice bozulmuş ve büyüyen bir yazı fontunda:

“— artık bir insan değil, burada kapana —, bizi tek tek —.”

Evi araştırmaya daha da devam ettik ve başka bir not daha bulduk:

“Babam ve abim, hanemin yöneticisi ve veliahtı… Şimdi ise sadece mezarlarında yatan bedenler…”

“Bugün güney diyarından getirttiğim kitaplar elime ulaştı. İçlerinden bir tanesi oldukça ilginçti. Siyah deriden yapılmış ve üzerinde kırmızı hafiflerle ‘Düzlemin Ötesinden Cevaplar’ yazmaktaydı. Büyük bir heyecanla kitabı açtım ama gördüğüm şey sadece koca sayfaların ortasına yazılmış basit ve genel cevaplardı. Başta büyük bir hayal kırıklığına uğrasam da kitaba bir şans vermek istedim. Kazılacak yeni maden bölgesi hakkında bir öneri istedim ve kitabın rastgele bir sayfasını açtım. Gördüğüm manzara çok ilginçti; genel sıkıcı cevaplar yerine kitap bana direkt olarak lokasyonlardan birinin adını vermişti. Bu oldukça tuhaf, bu yüzden sanırım bu kitabı bir süreliğine bir rafa kaldıracağım.”

“Kitap gerçekten çok acayip. Sorduğum her soru için bir cevabı var ve bu cevaplar oldukça başarılı. Kitabın anormal bir doğaya sahip olduğunu anlamıştım ama bu sanki yıldızların ötesindeki tanrılardan gelmiş bir armağan gibi. Daha fazla üstüne çalışmam gerekiyor.”

“Artık geceleri uyuyamaz oldum. Aklıma sürekli sorulacak sorular geliyor. Kendi düşüncelerimin bir manası yok gibi. Hatta bugün günlüğüme neler yazacağımı bile kitaba sordum. Ben iyiyim, ben çok iyiyim.”

“Sevgili günlük, sanırım bu bir veda yazısı olacak. Kitap artık sana yazmamam gerektiğini söyledi. Beni fazlasıyla düşünmeye itiyormuşsun. Geçmişin anısı olsun diye seni saklayacağım. Kendine iyi bak, görüşürüz.”

Kütüphaneden çıkan son yazıyla beraber bir sunak odasına girdik. Oradaki şeytanı öldürerek evden çıktık ve kitabı cüce sahiplendi.

Görevi başarıyla tamamlamış olarak Gri Kuvvetlerden vaad edilen ödülü aldık ve başka bir görevde karşılaşmak üzere vedalaştık.

Sharing is caring!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir