Kaybolan Hayatlar

Bu gün yeni biriyle tanıştım hastahanede, tekerlekli sandalyede oturan bir kız, boynunda maruana yaprağı dövmesi vardı.
Mavi gözlü, sarı saçlı, bakımlı bir kıza benziyordu ama bakışları biraz tuhaftı, yalnız başına oturuyordu tekerlekli sandalyesinde ve düşüncelere dalıp gitmiş gibiydi.
“Geçmiş olsun” diyerek yaklaştım.
Dönüp bana çok boş bir ifadeyle baktı ve “Sağol” dedi,
Biraz da utanarak sordum. “Yanlış anlamazsan hastalığın nedir?” dedim.
Söylemekle söylememek arasında kaldığını gördüm gözlerinde, konuşmak istiyor ama istemiyordu bu ifade…
“3 kez intihar ettim, ilkinde 5. kattan atladım ölmedim, ikincide 3. kattan atladım ölmedim, sonuncuda ilaç içtim yine olmadı, artık ayaklarımdaki kırıklardan düzgün yürüyemiyorum ama hayata alıştım, kendimi bu şekilde kabul ettim” dedi.
Ne söyleyeceğimi bilemedim !
“Hayat bazen zor olabiliyor” diyebildim, aklımdan benzer durumlar yaşayan sevdiğim insanlar geçerken boğazımda oluşan düğümlerden titreyen sesimle sadece o kadar konuşabildim..
“Geçmiş olsun tekrardan” dedim ve uzaklaştım ordan.
Bir insan kendi hayatının değerini nasıl olur da bu şekilde bilemez diye düşündüm,
Sonra aklıma binlerce şey geldi tabi, insanın kendi hayatının kendi elinde olmadığını düşündüğü, başkalarına ait olmak istemediği sadece kendi olabildiği bir hayat yaşamak istediği gibi düşünceler.
O kızın neler yaşadığını bilemezdim.
Onu üç kez kendi canına kıymaya götüren şeyin
Kendi verdiği yanlış kararlar mı,
Çevresindeki yanlış insanlar mı,
İçinde bulunduğu durumdan kurtulmak için gördüğü son çıkış yolu mu,
Hikayesinin tamamını dinlemeden, bilmeden bunun yargısına varamazdım, varamam.
Yarattığımız gerçekliğimiz de bizim, Ördüğümüz duvarlarımız da bizim,
Hayat değerini bildiğimiz kadar ve siz istediğiniz kadar değerlidir..