Carl Sagan ve Hayata Dair

Kendisi Ateist bir bilim insanıydı, 20 Aralık 1996’da öldü belki ama fikirleri, görüşleri, bilime tutduğu ışık benim ve birçok insanın hafızalarına kazındı.
Soluk Mavi Nokta ile insanlığa anlattıklarını kaçımız anlayabilmişizdir ? Ne kadar kırılgan ve değersiz ama bir okadar da önemli bir yaşama sahip olduğumuzu daha iyi nasıl anlatabilirdi ki bir insan.
Bana yazılar yazmamda ilham olmuş biri olduğunu da söyleyebilirim. İnternet bir sürü reels saçmalığıyla dolmadan, saçma sapan videoların trendlere çıkmadığı dönemlerde youtube daha yeni kurulmuşken izlediğim bir videosunda şöyle diyordu Carl Sagan;
“What an astonishing thing a book is. one glance at it and you’re inside the mind of another person maybe somebody dead for thousands of years across the millennia, an author is speaking clearly and silently inside your head, directly to you.”
Carl Sagan öldüğünde internet daha emekleme dönemlerindeydi, bu yüzden günümüzde geldiği noktayı görseydi hiç şaşırmazdı eminim daha düzgün kullanım alanları ne olabilir ona bakardı kesinlikle ama konum bu değil yine konumu dağıtmaya başladım.
Bu yazıyı bilinçli okuyan her kimse tam da şu an yani 26.02.2025 Çarşamba saat 9:20’de düşüncelerimi direk benden duyuyor o yüzden bu yazıyı karşımda hayatımda tanıdığım tüm insanlara ve ilerde düşünceleri değişmiş olabilecek kendime yazıyorum.
Biliyorum, bazılarınıza göre çok da iyi bir insan olamadım, herkesin beklentilerini karşılamaya çalışmak o kadar yorucu ve dikkat dağıtıcı ki bazen ne istediğimi kaybediyorum, unutuyorum, bazı şeylerin bir yere gittiğini göremiyorsam vazgeçiyorum. Bu yüzden hayal kırıklığına uğrattığım herkesden ve kendimden özür dilerim. Evet kendimdende, çünkü hayal kırıklığına uğrayacağımı bile bile girdiğim yollar da oldu. Bazılarınıza bu şansı tanıdım, tanımadığımı iddia etseniz bile ben gerçekten çok çabaladım. Bu da beni tabi ki diğer bir sorunsala yönlendiriyor… Hayal kırıklığına uğrayacağını bile bile neden bir yola girersin ? Sanırım ben yanılmış olmayı diledim, belki de öyle değildir diye düşündüm, pozitif bir bakış açısıyla yaklaşmak istedim ama yine de beni yarı yolda bıraktınız.
Konu yine dağıldı sevgili okurum, üzgünüm.. Amacım sitem etmek değildi, sadece dünyanın ne kadar karmaşık bir yer olduğunu, varlığımızdan umarsızca içimizden geçen nötrinoları, sokakta eve girmek için fırsat kollayan kedimi, odamı ısıtması için çalıştırdığım klimamın 30 derecede ayarlı olduğu halde odanın -30 hissettirmesini, masanın üzerinde duran 5 tl’nin gün geçtikce nasıl eriyip gittiğini, içimdeki yaşam enerjisinin aynaya baktıkca her gün biraz daha nasıl söndüğünü ve büyük ihtimal tüm yaşam deneyimlerimden elde edindiğim kişiliğim, karakterimin sahip olabileceği bir insanın benimle aynı zaman çizelgesinde yaşamadığını daha iyi anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyorum. Hayatı, yaşarken, fırsatım varken sorguluyorum ! Yapmıyorsanız bunu sizin de yapmanızı öneririm.
Spor yapıyor, piyano dersleri almaya başlıyor, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğumla mücadele etmeye çalışıyor, odaklandığım noktaları tekrar gözden geçiriyorum. Sanırım en büyük yanlışımı da biliyorum, aslında bu yanlış benim değil ama kapitalist dünya düzeninin bizi sürüklediği noktadaki noksanlık, yanlışlık. Maddiyat ! Maddiyata hiç değer vermediğim için elime geçen 3 kuruş parayı da hunharca harcadım hep, ailemin de destekleriyle belli yatırımlarım oldu ama yaşamak istediğim hayat standardlarımı biraz daha yukarı çekmek için yeni yollar bulmam lazım, asgari ücret bu konuda pek tatmin edici değil.
Konudan konuya zıplıyorum, Bu yazının anlatmak istediği şey çok başka olmalıydı, Yazı sayesinde binlerce yıllık bilginin nasıl günümüze kadar gelebildiği, bizim yazdıklarımızında belkide gelecekte “internet arkeologları” tarafından nasıl gün yüzüne çıkarılıp yaşadığımız dönemin zoruluklarını, insan analizlerini yapabilecekleri veriler sunacağını düşünerek başlamıştım bu yazıya.
Gelecek toplumlarla modası geçmiş aşk’ı arayan insanlar elbet olacaktır, tıpkı bizim masallardan dinlediğimiz Ferhat’la Şirin hikayesi gibi, Romeo ve Juliet gibi, Aslı ile Kerem’in hikayesi gibi günümüzde çok da değeri kalmamış “saplantılı, platonik, takıntılı” olarak görülen aşkları aradığımız gibi.
Lafı daha fazla uzatmayacağım, çünkü içime bir anda yazmak istememe hissiyatı geldi…
Kendine iyi bak değerli okur, kim olduğunu bilmesem de hayat yaşamak için hep güzel bir yer olmuştur. Kiminle yaşamak istediğin ise kendi tercihin, tercihimiz..