Mehmet (Reis) Amcama
Soğuk başlayan bir şubatın 9. günü bu gün. 9 Şubat 2025…
Buz gibi bir sabahta Mehmet amcam, İsmet dedemin 5 kardeşinden en küçüğü yaklaşık bir buçuk aydır devlet hastanesinde verdiği hayat savaşını dün geç saatlerde kaybetti. Ölüm o kadar soğuk bir duygu ki benim için, o kadar nefret ettiğim bir olgu ki.. Yakınlarımın ölümü özellikle benim için bir cehennem. Tek yapabildiğim güçlü kalmak, kendimi kaybedip başkalarına yük olmamak, sevdiklerime destek olmaya çalışmak.
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istediğim zamanlar oluyor ama çoğunda bunu bastırabiliyorum, bu gün bunu başardım, gözlerim zaman zaman dolsa da tek bir damla bile akmadı. Size biraz tanıdığım Mehmet amcamdan bahsedeyim.
Babasını kaybettiğinde Mehmet amcam 4 yaşındaydı, zor bir çocukluk geçirdiğine adım gibi eminim ama bu konuda hiçbir zaman konuştuğunu duymadım, hep gelecek odaklı bir insan oldu, ondan sonrakilere iyi ne bırakabilir hep onu hedeflerdi. Hikayesini hiç oturup dinleme fırsatım olmadı bu yüzden kendi gözlemlerimle anlatacağım onu, mesleği marangozluktu, Lamarina dediğimiz çinkodan yapılmış bir atölyesi vardı ve çocukken oraya gittiğimde etraftaki kesici aletlere yaklaşmamamız için bizi oldukça katı bir şekilde uyarırdı. Yerleştiğimiz köye ilk yerleşenlerdendi, 1974 savaşı sonrası aynı köylü insanların organize olmasında önderlik yapmış sevilen biriydi, özgürlükçü, barışçı, sol görüşlü bir insandı. Cumhuriyetçi Türk Partisinin resmi olarak adada seçilen ilk Belediye başkan adayı, Esentepe Belediyesinin Kurucu başkanıydı. Dedemle aralarındaki bağı hiçbir zaman tam olarak anlayamadım, kardeş olmalarına rağmen çok nadir birbirleri ile aynı ortamda bulunurlardı, onları bu yaşıma kadar hiç derin bir sohbetin içinde görmedim. Çok zeki bir adamdı, insanları gözlemlemekte iyiydi, kendi ayakları üstünde durmayı çocuk yaşta babasız büyümek zorunda kalmasına bağladım hep ama severek evlendiği Cemaliye yengemin de o güçlü duruşunda katkısı olduğundan %100 eminim. Babam belediyede meclis üyeliği seçildiği ve asbaşkanlık yaptığı zamanlarda evimize gelir babama siyasetle ilgili tüyolar verir bölgenin geleceğini konuşurlardı. Beni her gördüğünde ” Napan be ismet?” derdi, Diyaloğlarımız birbirimizin hatırını sormaktan, sağlığını sormaktan çok ileriye geçmedi. Neden bilmiyorum, belkide çocukken ondan hep çekindiğim için farketmeden o duvarı ben örmüştüm, o duvarı seninle oturup sohbet edip yıkamadık belki amca, oturup da karşına sana ne kadar saygı duyduğumu dile getiremedim, oturup da hiç seni daha iyi anlayamadım. Hayatta pişman olduğum ve artık değiştirmek için şansım kalmadığı o durumlardan biri bu da.

O sert duruşunun altında altın gibi bir kalbi vardı, biliyorum.
Hayat ona karşı adil olmadı ama o insanlara karşı benim gördüğüm kadarıyla hep adildi.
Zor günler yaşıyorum, duygusal yorgunluklarım, çocukluk, ergenlik travmalarım ve aşk acılarımla tek bir nefer olarak savaşmaya çalışırken senin gidişin beni derinden etkiledi amca.
Işıklar içinde uyu Mehmet Amca, yaşadığın ve yaşadığım sürede hayatlarımızın kesişmesinden çok mutlu oldum. Ateist bir birey olarak yanılıyorsam elbet bir gün yeniden buluşacağız demektir.
Bazen gerçekten yanılmak istiyorum.