Hayatın Akışı
Planlar yapmadan oturup hayatın akışını izliyorum uzun zamandır, içimde beni yiyip bitiren hiçbirşey yapmak istememe duygusu geri geldi, sabah yataktan kalkmak için sebep bulamıyorum. Herşeye olan inancımı yitirdim ama bu zaten ilk kez de olmuyor. ingilizlerin bir sözü vardır, “been there, done that.” ordaydım, yaptım. bitirdim. bizdeki sen o yolları giderken biz dönüyorduk gibi bişey.
İçimdeki potansiyeli öldüren benden başkası değil, hiçbir zaman da başkası olmadı. Matrix felsefesinde oldugu gibi esas problem bir seçim olmasıydı. Her seçim yeni seçimler doğuruyor ve o seçimler de daha fazlasını getiriyor. Entropy görevini yapıyor ve her bir seçenek bir öncekinden daha da uzaklaşıyor. Bir yol çizmiştim kendi kafamda ama yolun ortasında kalmış gittiğim yönün ne taraf oldugunu anlamaya çalışıyorum.
Tüm sorumsuzluklarım, göz yaşlarım, laptopum ve düşüncelerimle bir başımayım. İşin kötü tarafı yabancılık çekmiyor oluşum, demiştim ya hani ” been there, done that” işte o duygu..
Verdiğimiz kararların arkasında durmalıyız ama değil mi.
Kol kırılır, yen içinde kalır ama bu gün yeni birşey öğrendim.
Kendi düşenler de Ağlarmış.