Yalnızlık…
Yalnızlık…
“Simsiyah bir gecenin koynundayım, yapayalnız.”
Gerçek yalnızlığın ne olduğunu biliyor musunuz? Yıllarca süren tek başınalığın aslında ne anlama geldiğini ?
Herkesten, her şeyden uzaklaşmanın, “bir kafa dinlemenin” tam aksine her şeye, herkese yakın olmak isterken sevgisizlikten kuruyan bir kalbin, yaşamın içerisinde nasıl atmaya devam ettiğini ?
Bu öyle sağda solda hava atabileceğiniz şekilde; kalabalıklar içerisinde yalnız olmanın değil, her doğan güneşle, her yıldızın altında tek başına olmanın hikayesi. Bu nefes aldırmayan zamanlardan haykırış.
Yalnızlık…
Bağıra bağıra acı çektiğinizde herkesin kafasını çevirdiği bir karanlık hayal edin. Saatlerce, Aylarca, Yıllarca bağırmışsınız artık harfler çıkmıyor. Boğazınızda her bir ses, sözcük düğüm. Her bir kelime asla duyulmayacak olan boş öbekler sadece.
Yalnızlık, tek başına içmektir.
Tek başına içemeyecek kadar parasız olmaktır.
Tek başına çok içecek kadar zengin olmaktır.
Para kazanamayacak kadar isteksiz olmaktır yalnız olmak.
Bir ses, bir nefes, bir omuzdan gelecek destekten uzakta yılların geçmesidir.
Kendi kendine yabancı olmak, kendine dokunamamaktır.
Gece üşümektir.
Gece bazen çok üşümektir.
Aynı bardağı tek başına kullanmaktır.
Paylaşamamaktır.
Korkudur. Korkunun kendisidir.
Alamadığınız nefestir, Astımın kendisidir.
Fobidir.
Bütün depresif hislere yakın, ölmeye uzak olmaktır.
İronidir-ki Hayatın kendisidir;
yok olmaya en yakın noktada En bilindik hali ile acıdır.
Katı, Sıvı, Gaz her yerimize giren, hücrelerden taşan acıdır.
Kimse duymasın diye yatağın içinde ağlamaktır.
Herkes duysun diye avaz avaz bağırmaktır. Bazen sadece ağlamaktır.
Bazen her şeyi kırmaktır.
Bazen gözler yanarken akan küçük bir damla yaştır.
Evsizliktir. Kiracı bile olmamak hiçbir kalbe, dışarda sürünmektir. Küçücük bir yerde yaşamayı bile kabul edip hiçbir yer bulamamaktır.
Hafta sonlarını evde geçirmek, hafta içi aranmamaktır.
İhtiyaç anında kimseye ulaşmamaktır.
Ateşlerin içinde yanarken, çorba, ilaç, sevgi getirenin, sunanın olmamasıdır.
Fısıldama da bile “ iyi ki varsın” lafını duymamaktır.
Tek başına gökyüzüne bakmaktır.
Sabah yağmurunda tek ıslanmaktır.
Sonbahar’ın her hüznünü, hoşgörüyle kabullenmektir.
Kendi içinde, içine girdikçe derine düşülen kuyudan da öte, sessiz boşluktur.
Tenine battığını hissedebilirsin mesela: duşta sıcak suyun altında, gece yarısı su içmeye kalkarken, sabah mahmurluğunda göz açamazken…
Hastayken tek başına acile gitmektir.
Hep tek yatmak, hep tek uyanmaktır.
Kötü espirilerin havada kalması, iyi haberleri kimseye anlatamamaktır.
Öpüşmeyi unutmaktır.
Benim için yalnızlık, acının, ızdıraba döndüğü An’dır.